Kayıtlar

Ocak, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ta şâhın

Resim
  Etimiz kemiğimizle yoğrulduğumuz bir dehr -Ki yitirdik mecazları toplarken nefes Gündüzü atlatalım, akşama erişelim, gece sakindir kavuşalım derdi geçelim, sınavı bitirelim, nihayetle buluşalım Derken ve derken gelemediğimiz o nihayette yitirdik müstakbeli Müstakbeli ki dehrîdir varlığı Bize işlemez bize en bilenen Kesen damarını ta şâhın, Bir taç takmış başına nefs Bir çanla tapmış kendine nefs Bir öğün aç kalmış yemiş kolunu nefs Kâtiliyken bizzat maktulün Adı: N E F S  

Apaçık

Resim
Apaçık bir esaret bu Komşuya oynanan mutlu tablo Her sabah aynada giyilen sahte tebessüm Provası belli, yapılmış her saatin Kavrulan göğüsler üzerine bastırılan yastık Duymasın diye gözden akanı komşu Gecelerce ısırılan yumruk Çığlık çığlık büyüyen vaveyli bir kadın daha çocuk Apaçık bir esaret bu Buz kesen el-yüzlerin Daha ceninken boynu eğiklerin Omuzlarını kambur eden çetin bir tek başınalık Haykırışların en suskunu/umarsızı Omurgasız bir benibeşer karşısında Apaçık bir esaret bu! Bul önce, Kurtar beni benden Apaçık!

ZOR

Resim
Biliyorum, omzum çekmese yükünü olmazdı sırtımda Biliyorum, ola ki düşünmesem en kötüsünü şeylerin Ve açılmasa önüme sahrası şükrün Atlardım ilk ye's yamacından Biliyorum, Satırlarımı da gömüp sadrıma Ardıma attığım tek suçlar bakışta bir kadem geri durmak olmadan Bırakırdım bu çelimsiz gövdeyi boşluğa Biliyorum, Doğurmayan ve doğrulmayanın adı bir an eksilse dilimden Nihayeti apaçık gördüğünü sanardı aklım Oysa nihayet sonsuzluktu bu ferağda Dursa her şey biraz, dursak hepimiz birden Dönmese dursa başı bu tek gözlü devin O da olmasa devrilen tepemize Diniverse ruhumun tarifsiz sancısı  Biliyorum,  ZOR ...

Cennetin Taşıdığı Kadını Gör!

Resim
Duvardan bir put önümdeki  Hissetmiyorum ona karşı tapılası bir sezi Yapma bir haşemden elbisesi Hissetmiyorum/ geçmiyor yüreğimde dinmeyen harı kinin Olamıyorum ki İbrahim Kör bir baltayla avcumdaki Dağıtsam dışını içini Dağıttığı gibi annemi. Onu Gör !

Kim Kadar Ne?

Resim
Diz çöküp alnımı koyduğum arzdan gayrı Yerim nedir dedim bu koca kursakta Kapladığım zemin kaç santim Değmeyen başı arşa bu gönlü boylu boyu yama Erer mi derdi dosta Umur çizgisine dokunur mu elemi beşerin Kimim ve kimde neyim? Dışıyla hürmet gören içi boş bir kalıp olmaktan kaçtığım kadar/bundan öte Ve koştuğum kadar uzağa ins dârından Libasıyla sevgili, içine hatır sorulmayan ins Nisyandır kökü Kalıbıysa nesebi Yaşıyorum ama vaziyetimi ciddi bir uzlet çevirmiş Yüzüm, boğulup durduğum iki çetin sualde belirmiş, Kimim ve kimde neyim?

Feryad-ı Ğargân

Resim
Ayağımı daldırdığım anda kapılıp boğulduğum dipsiz bahir kuytusu  Kesilmekte soluğum Avuçları avcumu arayanla hasrette solum Kıyısına tutunduğum itmiş sırtımdan Bir bıçak, ucu kanlı Dost hamletti sırtıma bu yalnızlığı Katı ve kat'î bir sancı Tanımadığım duyguların en yabancısı Emek vermişim de zayi etmiş her kimse Dost diye tanıttı kendini Teşekkürün azizliği ki, İşgale uğramış hakkımın da hesabını bıraktığım bir nihayetle müjdeli nefsim Nefesimi kesene hediye ettiğim bir göğüs kafesi Ama ne sahici bir yaşam harbi Harbi-ki göğsünde cam kırıklarıyla besleyen, Çoktur beşer kestiği nefesi kendine kattı sanır Ölüm de yakar, yandırır candakini Bilmez ki bunu şaşan Çok yaşadın da yaşattın mı sende-kîni?