Şarampol


Dün gözünü kapatan rüzgarın
Şimdi baygın uykusunu aralayan
Parçalayan gözlerini
Yuvarlayan sert bir kâbusa şarampolden
Bir pürüzsüz ölüm cereyânı
Kavramışken kokusunu ıslak toprak ve ihtiyar ağaçların
Ciğerlerini doldurmadan koşuyor
Başını döndüren enfes rayihanın sarhoşluğu
Beynini dolduran, aşan vakitleri dehşet bir haz bu
Geriyor kollarını geriye en gergin uykusuyla rüzgarın
Kendini zapt ederek soluyor göğsüne göğü
Endişesi çok çekerse içine solacak sanmasından mavi çölü
Sanki cennetten bir koku burnundaki
Koşuyor oysa bilinci bir adım ötesinde
Terk etmekte yüzünü, yavaşça her uzvunu
Sersem bir serkeşlikte dizleri
Olacak hep takipte olanı
Duyuldu işte şakakta iz bırakan o gürültü
Göründü dikenli taşlar üzerine yığılıp saplanan kanlı vücudu
Hareketsiz bakışları ardında alabildiğine bir sis
Kaplamış her yeri, ta ki cehennemi
Uyuşmuş bedenini ağlarken görüyor köşesinde kayalığın
Sona kalmış bir damla gücüyle uzatıyor kolunu
Kendine uzanıyor başkası sanarak
Düşmesin diye aşağı.
"Sen" diyor "hey!"
Nereden satın aldın gözlerini
Sertleşiyor sabit bakışları
Uzanabilse bir tokat atacak ve susturacak kendini
Vereceği cevabın zalimliğinden korkuyor
Titrerken bedeni yerinde durmuyor ruhu da
Bir yükseliyor bir alçalıyor salıncağında zamanın
"Sen" diyor "hey!"
Tükeniyorken gücü ağzının, susturmak istiyor kendini
"Kapa çeneni!"
Süratle ve öfkeyle süzülüyor yaşı gözlerinin
Süratle, geçiyor başına altında kanlar içinde yattığı kayalık
Ağzından çıkıveriyor havliyle canı
Ölürken bile ağlıyor devamlı
"Sen” diyor “hey!”
Nereden satın aldın gözlerini
Zaman salıncağı zirveye uçurmuşken ruhunu
Bedeninde kalan son tanesiyle sesinin
Sesleniyor sislere,
“qu'est-ce que tu vas faire en me volant les yeux?”
Ne yapacaksın çalıp gözlerimi?




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Leyâl-i Girîzân

Bazen

Çünkü