Yanık Paltolar


kapısı çarpılmış her güneşli günde
var olan tüm yokluklara küskünüm
kalbimdeki lalelerin hasadıyla başladı
sevmek ülkesine yayılan bu hüzün
her gün ardı bomboş kapımın
serpilen taneleriyle yağmurun
bir ben ıslandım 
                 bir gelen bana 
                                        bir bir
                                                  birlikte
bir pitoresk ah bu nasıl risk tuğla tuğla
pencerem dökülmüş alçısı renk renk 
ah pitoresk ah gönlümün gümüş taçlı kuğusu
kolladığım sensin yıllar yılı
ne güzelliksin bilsen çıldıracak olur yapamazsın 
bucaksız laleler ormanı solum
gözlemekteyim soluyarak o sonu
kokladıkça hapsolduğumda saklı
önüme uzanan ince sırlı bir yol bu
görürüm insan kendini doğrar gün boyu
parmaklarından başlayarak
doğrar kendini insan gün boyu
görürüm
parmaklarından başlayarak
gün doğar gün batar kaybolur birden ay
yerini bulut halelerine bırakır yıldızlar
sen beni bilmezsin daha o zamanlar
uzak yollar uzun yıllar
kulaç kulaç adımlar 
iri yarı adamlar
bilmeyiz nereden çıktı kim bunlar
dünyayı paltosuyla ısıtan babalar
ağlatırlar ağlamazlar 
yakar yıkar ve bundan bir an yılmazlar
kuvvetiyle kurutulmuş bir yaldızın 
süsü her tür hissin büyünün 
büyüten beni gün be gün 
bir güç ki çevrelemiş yüzümü 
elleri yumru yumru bir bebek
bir güç ki dünyaya bakışımı bürümüş fer fer
bir güç ki fırlamış kaşlarımdan
söyleyin kim bunlar
iri yarı adamlar 
dünyayı paltosuyla ısıtan babalar
bunlar onlar olamazlar
gözleri de izleri de yabancı adamlar
ağlatırlar ağlamazlar 
yakar yıkar ve bundan bir an yılmazlar
bir güç ki güç tanımaz bir O var
söyleyin kim bunlar !
laleler ormanımı kor kor yakanlar 
yansınlar 
önümde putlara benzer duvarlar
iri yarı adamlar 
bırakalım dünyayı ısıtsınlar
yansınlar ki yansın kerpiçten canavarlar
yansın içlerinde birikmiş kalıp kalıp betonlar
palto ceplerine yerleşmiş yılanlar 
bu adamları rahatlatan da öldüren de onlar
eski dünya olsa yine bu çiçekler solarlar
bu dünya benimse onlar ancak düş kovalarlar
böylece dönmüş ve kızıl gözlerini dikmişken
durup belki bana sorarlar
mahvımızı dilerdik sen miydin bizi karalayan
döktüğümüz dikenleri yollardan toplayan 
kurduğumuz planın kurdu olan sen miydin de
geçti başımıza çatal tacı şeytanın
peki bunca derdi başa saran sen miydin ben miydim
ben miyim peki yanan paltolarla
ben neyim ki yanmaktan başka?
neden ateşe attın atalarım benim o yılanlar
burnumuz eğilmez bizi görmek için devireceksin
yok bunu başaranlar 
senin ruhuna gelecek huzur benim elimdeki tüccarlarda
yok mu alan elimde satılık huzur var!
biz huzuru paltolarımızın iç cebinde saklarız 
yok yok onları ancak satarız
bedava bulmuşsak da kârımıza bakarız
burnu eğilmez iri yarı adamlar
yaktılar yandılar yılmadılar
nitekim yıkıldılar ve gözleri
yuvalarından fırlayıp yuvarlandı bayırlara
iç ceplerinden çıktı huzur döküldü içimize
sonlandı esaret
iri yarı adamlar (h)iç muhasebe yapmadılar
söyleyin kim bunlar
babalarımızı tutsak tutan ruhlar
şatafatlı paltolar içine saklanan
laleler ormanımı yakanlar 
ateşleri sönecekken yağmurdan kaçanlar
ıslak palto içinde çürümeye mahkumlar
söyleyin kim
durmadan yakıp her zaman ateşine koşanlar
Yansınlar!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Leyâl-i Girîzân

Bazen

Çünkü