Kayıtlar

Haziran, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

mesele

Resim
Tutup kendimizi oradan oraya vurmanın manasını oturup uzun masalarda beylik ve  kof cümlelerle  tartışabiliriz Biz zor insanlar değiliz Yalnızca seviyoruz böyle alengirli cemiyetleri Ve uzun masalarda lüzumsuz meselelerle vakit eğlemeyi seviyoruz naparsın? Henüz gelişimini tamamlamamış bomboş ceviz kabuklarını yumuşatıyoruz gün be gün İçi çürük bunca beyni her gün yumuşatıyoruz Aramak yok aklımızda kendimizi çünkü o kaliteyi tarihin belli bir döneminde yitirmiş gibi davranıyoruz Üç maymun işlenmişken akıl kodlarımıza zorlamıyoruz hiç Gereği kalmamış gibi yapmak en geniş çerçevede bize bir lüküs sunuyor Niçin bir soru daha doğursun yaşıyor oluşumuz Hele bir de masanın baş koltuğuna oturtmuşsak kendimizi Allah! diyoruz ama bir kez ve mutluluktan Allah o koltuğu bizden almadan aklımıza gelmiyormuş gibi yapmaya yeminliyiz sanki Kendimizin bile iyi gün dostuyken ne diye sorguluyoruz eli bıçak sırtımızın santimini ölçenleri Biz seviyoruz böyle saçaklı bucaklı...

safsata

Resim
biliyoruz ki aynı değil aynalar her cinayet sonrası dişlerini fırçalayan cellat biliyoruz ki aynı değil aynada yaraları eş baykuşlar var kafaları koparılmış yani yaraları eş kafalarını tam döndürebilen insan bile gördük nesli tükense ne yazar yarasaların tepetaklak bile olsa kan içer bu adamlar kanımız her gün akarken ortasında dünyanın kim taksın başına bayrağını zayıfın karın şişiren yamyamlara kan lazım durup da kim duysun ağlayanı bukalemunlar var aramızda renkleri hep aynı omurgasız canlılarla her gün paylaşıyoruz avları insanın insana son katlanışını gösteren son zamanları dünyanın işte hayreti çılgın safsataların bu yüzden biraz daha hayat dilenecek değiliz ve sırf bu yüzden kalkıp gitmek arzusu bizi delicesine titreten biri def etse de şu yılgın ve şımarık toplantıdan ayrılsak kovulduğumuz kapıda ağlayacak hiç değiliz  biri bizi def etsin çabuk! lolipopunu kaybeden çocuk bu defa benim için ağlasın kovulduğumuz kapıda ağlayacak hiç değiliz gözümüze toz kaçtı-çökmedik...

kibrit kutusu

Resim
ormanı yakma fikrini ben atmadım ortaya bu yüzden  bırak ayakkabılarımı dizleri dünden yorgun bir yolcuyken bırak yürüyeyim kibrit kutusunu cebime bırakıp kaçan sensin adımı söyleme ağaca bakma ismimi verdim ona çimlerden biten benim duvarlara inat büyüyen katili olamam bir ağacın ellerimi verdim ona her çiğ tanesinde beliren benim sabahın ilk tenhasında, kanını dökemem bir ağacın ayaklarımı verdim ona her kökünde yol alıp arzı soluyan benim uzaklardan hüküm biçemezsin görünmez bir ruhun egemenliğiyse hedefin  kaldır kollarını ve arkanı dön yavaşça bu sen değilsin üstelik rimbaud anlattı bana her mevsimini cehennemin kal orada ve söyle bana ardına pustuğun duvarları kim dikti bir bir sıralı her taşa sinen kimin parmak izleri kim bu surların terbiyecisi betonlarla çevreli bir bahçeden bana seslenen kim çığlık çığlık savrulurken yapraklar ürkek çıplak ağaçları seyreden yuvası ezilmiş karıncayı görmeyen kim ağlayan toprağa sarılıyorum başka dostum yok beklediğim cevap...

Güzel Atlar

Resim
Kalpten silinen taslak Başa kakılmış yasak Diri bir ölümken yaşamak Şimdi yok çıkmaya basamak Bir gün biz de gideriz güzel atlarla  Beyinde açılan boşluk Ruhu hapseden yokluk Ölüm vaktiydi kuşluk Hasılı bir boğulmuşluk Bir gün biz de gideriz güzel atlarla  Eskiye bakan vakit Özlemi dinmez akit Sevda sinmiş ahit Ekilmiş oldu nakit Bir gün biz de gideriz güzel atlarla  Samimi bir tutunuş Kalpten kalbe vuruluş Elim bir yok oluş Acıyı taşıran derin yokuş Bir gün biz de gideriz güzel atlarla  Gözle görülen fark Gönle düşen gark Hazin bir hizanmış şark Bir bütünken aşk Bir gün biz de gideriz güzel atlarla  Cana batmış kıymık Kulağa vuran elim çığlık Acısı araya kaynamışlık  Yalnız ölünce anlaşılmışlık Bir gün biz de gideriz güzel atlarla  Sonsuz bir düğüm İki paralel bölüm; bir ölüm Hatırlanmaz en son güldüğüm Bir gün biz de gideriz güzel atlarla