kibrit kutusu

ormanı yakma fikrini ben atmadım ortaya
bu yüzden 
bırak ayakkabılarımı
dizleri dünden yorgun bir yolcuyken
bırak yürüyeyim
kibrit kutusunu cebime bırakıp kaçan sensin
adımı söyleme
ağaca bakma
ismimi verdim ona
çimlerden biten benim
duvarlara inat büyüyen
katili olamam bir ağacın
ellerimi verdim ona
her çiğ tanesinde beliren benim
sabahın ilk tenhasında,
kanını dökemem bir ağacın
ayaklarımı verdim ona
her kökünde yol alıp arzı soluyan benim
uzaklardan hüküm biçemezsin
görünmez bir ruhun egemenliğiyse hedefin 
kaldır kollarını ve
arkanı dön yavaşça
bu sen değilsin
üstelik rimbaud
anlattı bana her mevsimini cehennemin
kal orada ve söyle bana
ardına pustuğun duvarları kim dikti
bir bir sıralı her taşa sinen kimin parmak izleri
kim bu surların terbiyecisi
betonlarla çevreli bir bahçeden bana seslenen kim
çığlık çığlık savrulurken yapraklar
ürkek çıplak ağaçları seyreden
yuvası ezilmiş karıncayı görmeyen kim
ağlayan toprağa sarılıyorum
başka dostum yok
beklediğim cevapsa çok uzaklarda
sessiz ol
omzundaki baltadan incinen ağacın hatrına.
çok kolay dökmek
zor dökülmek 
dökülürken ben
sessiz ol
Pound'a yaklaş ve deli olmadığını söyle ona
ardından arayışını dindir
Tanrı birdir
sessiz ol ve soludukça büyüttüğün 
hiçbir ağacı öldürme
zerrelerimi verdim ona
baltandan ürküp ölen benim
her defasında

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Leyâl-i Girîzân

Bazen

Çünkü